"Herkes geldiğine göre kutlama yemeğinden önce; yüce tanrımız Hun'a şükranlarımızı sunuyoruz. Yüce tanrımız Hun, bize bu yıl ufak bir sorunu uygun gördü.
Kaderin icabı olan bu işte, tanrımızın emrettiğinin olmasından başka bir şansımız yok. Ancak yüce tanrımız Hun'un, bize bir daha böyle bir şeyi göstermemesini diliyorum.
Yüce tanrımız Hun'a şükür ki; bugün ki o tatsız olayı kazasız belasız atlattık. Bir daha böyle bir şey olmaması dileği ile yüce tanrımız Hun'a dua ederiz. "
Flan'ın konuşmasının ardından Lio hariç herkes, ellerinin avuç içi birbirine bakacak şekilde birleştirerek başlarını hafifçe eğerken gözlerini kapatarak beklemeye başladılar.
Birkaç saniye sonra herkes normal bir şekilde yemeklerini yemeye başladı. Lio da kalabalığa ayak uydurarak yemek yemeye başladı.
'Kaptan, anahtarın açtığı yeri buldum. Ne yapayım? "
Lio, zihninde duyduğu ses ile birlikte hafifçe sırıttıktan sonra sırıtışı bir kenara bırakarak yemeğini yemeye devam etti. O sırada da Ban' a planını zihninden iletiyordu.
'Herkes belli bir süre sonra gidecek, o zamana kadar bekleyeceğiz. Herkes gittiğin de ise o anahtar deliğinin oraya gideceğiz.
Bakalım ne gibi hazineler var, oldukça eğleneceğimizi umuyorum. Bu arada konuşamamak sıktı, bana Ay ışığı zambağı getir.
Ama deli bir adam gibi kılık değiştirerek gel ve bir şeyler yap işte bende seni durdurmaya çalışayım.
Gücümü kısıtlayacağım ki beni yerden yere vurman kolay olsun. Yine de sürekli gelmeye devam edeceğim, bana bir şekilde o bitkiyi ver, bilincimi kaybetme mi sağlayabilirsin.
Birkaç dakika sonra gel ve birkaç sorun yarat; ama kimseye ciddi zarar verme yada öldürme. Onun dışında birkaç ufak kesik ve kırık kemikten bir şey olmaz.
Kısaca aşırıya kaçmadığın müddetçe eğlenmeye bak. '
Lio' nun konuşmasının bitmesi ile birlikte Ban, hafifçe kıkırdadıktan sonra ortam sessizliğe büründüğünde; Lio, hiç birşey olmamışçasına yemeğine devam etti.
Birkaç dakika boyunca herkes olaysız bir şekilde yemek yemeye devam etmişti. Yemeğini hızla bitiren küçük çocuklar, hızla masalardan kalkıp etrafta koşturmaya başlamıştı.
Etraf çocuklar tarafından atılan sevinç ve şen şatrak sesler sebebi ile gürültülü bir ortama dönüşmüşken ;
"AAAAAAHHHHH"
Kalabalığın içinden gelen çığlık sesi ile birlikte baştan Lio ve Flan olmak üzere yanlarında silah bulunan herkes silahlarını ellerine alarak beklemeye başlamıştı.
"Güzel tırpanmış. "
Flan göz ucu ile Lio'ya bakarak ortamın stresini azaltmak için bu cümleleri söylediğin de Lio, sadece başını onaylar manada salladı.
Birkaç saniye sonra yaklaşan tok ayak sesleri ile silahlarını sıkıca tutarken bakışlarını önlerine alan ikili, masaların ortasında ki boş alanda ki kırmızı cübbeli kişi ile birlikte silahlarını daha sıkı tutmaya başladı.
"Sende kimsin? "
Flan, ellerinde ki çift elle tutulan ağır kılıcı sıkıca tutarken; sağ bacağını hafifçe geriye uzatarak saldırmak için bekliyordu.
Kırmızı cübbeliden ses gelmemesi ile Flan, elinde ki ağır kılıcı daha sıkı sıkarak sorusunu tekrarlamak için ağzını açtığın da; cübbeli, elini savurarak oluşturduğu hava dalgası ile ikiliye saldırmıştı. Üzerlerine gelen hava dalgası ile Flan, hızla karısı Fiona'nın beline bir elini dolarken Fiona ile birlikte sola atılmıştı.
Lio da aynı şekilde yanında duran Lacertilia'nın beline kolunu dolayarak Lacertilia'yı hızla omzuna atarak kendilerini sağ tarafa atmıştı.
Cübbelinin gönderdiği hava dalgası ikilinin daha demin bulundukları aradan geçerek giderken, ikili tuttukları kızları hızla yere indirdikten sonra Flan ikisinede kuvvetle bağırdı.
"KAÇIN! "
Flan'ın bağırması ile Lacertilia ve Fiona, ikiliye son kez baktıktan sonra arkalarını dönerek hızla oradan uzaklaşmaya başladılar.
Ne kadar kaçtıkları için kendilerinden nefret etseler de orada olmaları onlara sadece ayak bağı olmak olurdu.
Flan, ikisinin de uzaklaşması ile sırıtarak cübbeliye döndüğün de Lio'nun çoktan cübbeliye atıldığını ve onunla çarpıştığını fark etti.
Lio'ya destek olmak ve cübbeliyi bir an önce indirmeyi planlayarak saldırmak için ileri atıldığın da ayaklarının altında ki toprak çamura dönüşerek onu içeriye çekmeye başlamıştı.
Lio ise bu sıra da elinde ki tırpanı hızla savurarak cübbeliye saldırmıştı. Cübbeli, Lio'nun savurduğu tırpanın ucunu parmaklarının arasında tutarak durdurduğunda hızla Lio'nun karnına iki yumruk vurdu.
Lio, yediği yumruklar ile gücünü düşürmesi sebebi ile bilincini kaybederek olduğu yere yığılırken, cübbeli bakışlarını Flan'a çevirmişti.
Cübbeli, sol elini cübbesinin sağ kolunda ki geniş bileklik kısmına sokarak birkaç saniye beklemeye başladı. Birkaç saniye sonra elini çektiğin de elinde tuttuğu ;
beyaz renkli zambak ile birlikte Flan'ın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Birkaç saniye sonra geceyi aydınlatan ayın ışığının zambağın üstüne düşmesi ile birlikte zambak tıpkı ayın saçtığı ışık sütunları gibi ışık sütunları saçmaya başladı.
"Ay ışığı zambağı! "
Flan'ın heyecan ve endişe dolu sesi ile birlikte cübbelinin yüzünde şeytani bir sırıtış oluştu. Cübbeli elinde ki bitkiyi yerde yatan Lio'nun üstüne attıktan sonra sırıtarak Flan'a döndü.
"Hala toy bir genç olsa da gücü var. Eksiğini tamamlamak ;benim gibi ustalarının görevidir.
Ay ışığı zambağı onun sakatlığına şifa sağlayacak, birgün tekrar karşılaşacağız. O zamana kadar güçlensin ve beni eğlendirsin, HAHAHAHAHA... "
Cübbelinin kahkahasının etrafta duyulması ile birlikte cübbelinin vücudu kırmızı bir ışık ile parlamaya başladı.
Birkaç saniye boyunca süren parlak ışıklar ortadan kaybolduğunda, cübbeli de ortadan kaybolmuştu.
Birkaç saniye önce büyük bir savaşın olduğu yerde; şuan sadece iki şey vardı. biri Lio'nun baygın şekilde duran bedeni, diğeri de efsanelere konu olmuş bir güç olan; Ay ışığı zambağı. Cübbelinin kaybolması ile ayaklarını kaplayan toprağın tekrar normale dönmesi ile Flan, hızla bu iki şeyin yanına ilerledi.
Lio'nun durumunu kontrol eden Flan, Lio'nun sadece bayılmış olduğunu fark ettiğin de derin bir nefes verdikten sonra yanında ki Ay ışığı zambağına baktı.
Eğer bu bitkiyi kullanırsa efsanelere göre iki şeyden biri olacaktı; ya olağan üstü bir güç elde edecek yada acılı bir şekilde can verecek.
Efsanelerde çoğu kişi acılı bir şekilde can verse de, kimileri olağan üstü bir güç elde ederek dünyayı sallamıştı.
Ancak şu zamana dek güç elde edenler iki elin parmaklarını geçmezdi. Flan, bu durumda ne yapacağına kesin karar verdi: Eğer Lio ölürse gerçekten kötü olurdu. Sonuçta büyük bir güç barındırıyordu ancak insan bencildir.
Kendisinin ölmesinden ise başka herhangi bir kişinin ölmesini kabul ederler; Flan da içten içe bu kişilerdendi.
Eğer Lio ölürse sadece güçlü bir müttefik kaybederdi, ki sadece tek müttefiği Lio olmadığı için bu konuda büyük bir sorun görmüyordu.
Lio eğer güçlenirse de Lio'ya maddi destek çıkarak onun gücünü kendi çıkarları için kullanabilirdi.
Flan, yüzünde oluşan sırıtış ile birlikte Ay ışığı zambağı ile Lio'nun baygın bir şekilde duran bedenini alarak hızla ortadan kaybolmuştu.
Tekrar gözüktüğünde ise bir evin önünde idi. Ev tamamen yıkık dökük, tek katlı bir bina idi. Yüzünde oluşan sırıtış ile birlikte evin kapısına ağır adımlar ile kucağında ki baygın Lio ile ilerleyen Flan, yıkık dökük evin eskimiş tahta kapısı ile burun buruna geldiğin de; Flan, sırıtarak kapıya bir tekme savurduğun da kapı büyük bir gıcırtı ile açılmaya başladı.
"Hala insaniyetliği öğrenemedin mi, seni aptal? "
Flan, duyduğu ses ile birlikte sırıtışını büyüterek Lio'yu hafifçe yukarı kaldırdı.
"Usta Ark, bu genç benim hayatımı kurtardı; iki defa. Birkaç dakika önce ki büyük dövüşün aurasını hissetmişsinizdir.
O dövüşte dövüşen kişilerden biri, bu: Rakibinin kim olduğunu bilmesem de oldukça güçlü idi. Sadece elini savurarak bir hava dalgası ile büyük bir yıkım sağladı.
Bu genç, onunla dövüştü. Ne yazık ki kaybetti, ancak cübbeli adam gence Ay ışığı zambağı bıraktı. "
Flan, konuşmasını yarım keserek Lio'nun sırtını dizi ile destekledikten sonra sol eli ile boyutsal yüzüğünde ki bitkiyi çıkartarak Ark denilen adama doğru uzattı.
"Hmm... oldukça güçlü biri demek. Peki beni neden ilgilendiriyor? "
Ark denen adamın konuşması ile birlikte Flan'ın elinde ki bitki anında ortadan kaybolduğun da Flan, Lio'yu tekrar tutarak içeriye girdi.
İçerisi sadece tavanda ki deliklerden sızan ay ışığı ile aydınlatıldığı için loş bir ışığa sahip idi. Flan, Lio'yu içeride ki eskimiş bir masaya koyduktan sonra kapıya doğru ilerledi.
"Seni ilgilendiriyor çünkü... bu çocukta garip bir şey var, Usta. "
Flan, konuşmasını bitirdikten sonra, tahta kapıyı çekerek yıkık dökük binanın alanından hızla uzaklaşmıştı.