27 Mart 2018 Salı

LOGİO-4 11.BÖLÜM


"Hala en güçlü, gücün elinde olduğunu sanıyor. Paraymış, peh! Ancak gerçek gücü öğrenmeyen aptallar için en büyük güç; paradır aptal velet!"
Ark isimli yaşlı adam, bunları söyledikten sonra ağır adımlar ile karanlıktan çıkarak masanın üstünde yatan Lio' nun yanına ilerledi.
Ark'ın görünüşü de ay ışığının yıkık evin çatlaklarından giren loş ışığı ile aydınlanmaya başlamıştı. Ark'ın sakalları karnına kadar uzanmış, yaşının verdiği yorgunluk adeta saçları ve sakallarına yansımış gibi bembeyazken, üzerinde ki cübbenin çoğuluğu beyazdı.
Ancak cübbenin göğüs kısmına doğru geldikçe kırmızıya doğru bir renk alırken Ark'ın ellerinde ki tuhaf eldivenler ayın loş ışığı ile göz önüne serilmişti.
Lio'yu dikkatle inceleyen Ark, mavi gözlerini sağ elinde ki Ay ışığı Zambağı'na çevirdi.
"Eğer bu şeyi kullanırsam bildiğim bilmediğim tüm hastalıklarım iyileşirken gelişim hızım artacak.
Gerçekten bir çok artısı var: Ancak hızlı bir şekilde güçlenmek ve düşmanlarımdan önde olmak gerçekten sıkıcı, böyle bir bitkiyi kullanmamak gerçekten büyük bir kayıp ama umurum da değil."
Ark, son cümlelerinde gözlerini kapamış ve sözlerine devam etmişti. Sözlerinin bitmesi ile birlikte bir hışım ile gözlerini açan Ark'ın gözleri ;
Saf beyaza boyanmıştı. Göz bebeği dahi ortadan kaybolurken, gözü tamamen beyazdı. Ark, hızla elinde ki Ay Işığı Zambağı'nı havaya kaldırarak Lio'nun kalbinin hizasına büyük bir hızla indirmişti.
Elinin büyük bir hız ile aşağı inmesi sebebiyeti ile bir hava dalgası etrafa yayılmıştı. Etrafta ki ufak şeyleri metrelerce uçururken, devasa kayaları sürüklemiş, hatta binaları bile anlıkta olsa sarsmıştı.
Ark, elinde ki Ay Işığı Zambağı'nı Lio'nun kalbinin yerine yerleştirdikten sonra sağ elini tekrar havaya kaldırmıştı.
Sağ eline doğru akan mavi hava akımı bir çekiç şekli alırken Ark, elinde ki çekici hızla Lio'nun kalbinin hizasına vurmaya başladı.
Aurası ile yarattığı bu çekici dikkatle kullanarak Ay Işığı Zambağı'nı direk olarak Lio'nun kalbine aktarıyordu.
Bu şekilde Lio, içeriden bir korumaya sahip olacaktı bir insanın vücudunu koruması kolaydı. Basit bir zırh bile belli bir seviyede ki saldırılara karşı seni korurdu.
Ancak iç organlara gelen bir saldırı çoğunlukla ölümle sonuçlana bilirdi. Ay Işığı Zambağı'nın artılarından biri de buydu.
İnsanın dantianında ki enerji damarlarından birini iç organlara yönlendirerek iç organları, enerjisi ile korumaya almaya zorluyordu.
Bu şekilde iç organları büyük oranda saldırılardan korunuyor oluyor ve iç organlara gelen saldırılar sebebiyeti ile olan ölümler kolayca engelleniyordu.
Ancak bitkinin üretimi hiç kolay değildi. Sıcaklığında ve neminde anlık bir sapma bitkinin ölmesi demek oluyordu. Bu yüzden efsanelere konu olan bir bitki idi.
'BOOM!'
'BOOM!'
'BOOM!'
Ark, elinde ki çekici her vurduğun da patlama sesleri etrafın sessizliğini bozmaya başladı. Birkaç saniye boyunca devam eden 'BOOM' seslerinin ardından Ark, çekiç tutan elini indirerek gözlerini tekrar kapadığın da derin nefesler almaya başladı. 
Birkaç saniye ardından tekrar gözlerini açan Ark, okyanus mavisi gözlerini Lio'nun baygın bedenine çevirdikten sonra bakışlarını ondan ayırarak, evde ki sandalyelerden birine kendini bırakarak dinlenmeye başladı. 
Etrafın tekrar sessizleşmesi ile mavi gözlerini tekrar kapatan Ark, kendini dinlenmek için uykunun huzurlu kollarına bırakmaya başlarken ;
"Tch..."
Duyduğu ses ile gözlerini açan Ark, masanın üstünde dişlerini sıkan Lio ile birlikte konuştu.
"Boşuna kendini yorma genç adam, Ay ışığı Zambağı'nın vücuduna etki etmesi biraz zaman alacak."
Ark'ın sesini duyan Lio, kan kırmızısı gözlerini açarak etrafa bakmaya başlamıştı. Yakut kızılı gözlerinin Ark'ın okyanus rengi mavi gözleri ile buluştuğunda ;
"Yüce Elder... ben neredeyim... ve daha önemlisi... kimim ben?"
[DN:Oha! Hafıza kaybı demeeeğğ!! Aiden, Olivia? Nayııığğrr! ]
[YN: Peki demem :3 :) ]
Ark, karşısında ki çocuğun kendini tanımaması ile birlikte derin bir nefes vererek sırtını geriye yasladıktan sonra konuştu.
"Sana kendini çok yorma demiştim genç adam. Ne kadar konuşabilsen de burnundan akan kan zorlandığının kanıtı."
Ark, konuşmasını bitirdikten sonra sağ elini savurarak yoktan var olan ufak su balonunu çocuğun yüzüne fırlattı.
Çocuk, yüzüne gelen su baloncuğunun gücüne dayanamayarak bilincini kaybetmiş ve bayılmıştı. 
"Bu gerçekten o dövüşte dövüşen kişi mi, acaba alemi ne?"
Ark, baygın bir şekilde yatan çocuğa bakarak konuştuktan sonra mavi gözlerini kapatarak, kendini tekrar uykunun huzurlu kollarına bırakmaya başladı.
*
Gözlerini uykulu bir şekilde açan çocuk, başının ağrısı ile sağ elini başına götürmüştü. yakut kırmızısı gözleri, etrafında ki yıkık evi dikkatle inceledikten sonra evde yalnız olduğuna kanat getirerek yavaş yavaş yattığı yerde doğrulmaya başladı. 
yattığı yatak tarzı yerde oturur pozisyon alması ile başının dönmesi bir hayli artarken, iki eli ile başını tutarak sakinleşmeye çalıştı.
Birkaç saniye sonra başının ağrısının geçmesi ile ellerini indiren genç, tekrar kırmızı gözlerini etrafta gezdirdi. Etraf tamamen yıkık dökük, tek katlı bir evdi: Tavanda ki deliklerden giren güneş ışığı, binanın içini aydınlatıyordu.
Genç, evde kendinden başka kimsenin olmamasına kesinlik getirdikten sonra derin bir nefes alarak nerede olduğunu düşünmeye başlamıştı.
Aklını ne kadar zorlarsa zorlasın sadece; karanlık bir yer hatırlaması ile birlikte başına tekrar giren ağrı ile başını iki eli ile tutmaya başlayan genç, derin nefesler almaya başladı.
Kalp atışları her nedense çok hızlanmışken nefes alış verişleri de düzensizleşmişti. Nedendir bilinmez, vücudunu saran adrenalin duygusu ile birlikte alnından boncuk boncuk terlemeye başlamıştı.
Derin nefesler alarak kendini sakinleştiren genç, etrafın neresi olduğunu düşünmeyi boş vermişti. Her nasılsa bir şekilde buranın neresi olduğunu er geç öğrenecekti.
Önemli olan şeyin aklına gelmesi ile yutkunan genç, gözlerini kapatarak düşünmeye başladı: Kim olduğunu düşünmeye başladı.
Ne kadar beynini zorlarsa zorlasın karanlık ortamdan bir an bile uzaklaşamayan genç, başına tekrar giren ağrı ile dişlerini sıkarak ellerini aşağı indirdiğin de ; kalp atışları tekrar hızlanmışken nefes alış verişleri yine düzensizleşmiş idi.
Derin nefesler ile tekrar kendini sakinleştiren genç, duyduğu ağır adım sesleri ile birlikte gözlerini kapatarak sesleri dinlemeye başladı.
"Sence gerçekten iyi bir şeye yarayabilecek mi?"
"Yaramazsa da onu öldürürüz, bu kadar kolay bir şey usta."
"O adam gerçekten güçlü gibi, onu öldürmenin bu kadar kolay olacağını sanma."
Genç, duyduğu sesler ile gözlerini hızla açmıştı. 'Öldürmek mi' kimi öldüreceklerdi? Etrafta kimsenin olmaması ile birlikte genç, yutkunduktan sonra etrafa dikkatle bakındı.
Kendi düşüncesine göre o kişiler kendine kötü birşeyler yapacak ve eğer istediklerini alamazlarsa onu öldüreceklerdi.
Genç, tekrar yutkunduktan sonra etrafa daha hızlı bakmaya başladı. Eve doğru gelen adım seslerinin artması ile tavanda geçebileceği kadar büyük bir oyuk bulan genç, yüzünde oluşan sırıtış ile birlikte deliğe tırmanmak için bir şey arasa da etrafta basamak olarak kullanabileceği hiç birşey olmaması ile şansına lanet etmişti.
Tavanda ki deliğin yüksekliği neredeyse dört metre varken, boyu yaklaşık olarak bir doksan civarı olmalıydı.
Genç, boyunun tahmini uzunluğu ile aklına gelen düşünce ile derin bir nefes aldıktan sonra 'denemekten başka şansım yok' diye düşünerek, dizlerini kırarak zıplamak için hazırlanmaya başladı.
Hızla bacaklarını gererek kendini yukarı fırlatan genç deliğe ulaştı ulaşmasına ama deliği ıska geçmişti.
Bir anda deliğin birkaç santim sağında ki eskimiş olsa da sağlam olan kısmını delerek havalanmaya devam eden genç,
Metreler sonra yere tam anlamı ile çakıldığın da; yerde yüz üstü bir süre sürünerek ağzına toprak girmesine sebebiyet vermişti.
Ağzına giren toprak parçalarını hızla tükürerek, ayağa kalkan genç;
"Hey!"
Arkasından gelen ses ile birlikte arkasına bile bakmadan koşmaya başladığın da arkasında ki sesin sahibi de onun peşine takılmıştı.
Arkasından gelen adım sesleri, sanki kulağındaymış gibi duyan genç şansına küfrettikten sonra daha hızlı koşmak için kendi kendine emir vermeye başlamıştı.
"Koş, sakın durma, daha hızlı koş!"
Genç, kendi kendine bağırırken içinde hissettiği tuhaf akım benzeri his ile birlikte genç, bir anda hızlanarak kendini ileri atmıştı.
Artık bir adımını bastıktan sonra kendini ileri fırlatarak metrelerce öteye oldukça kısa sürede giden genç, hızla yoluna devam ederken arkasında ki ayak sesleri bir süreliğine susmuştu.
"LEOOOOO!"
*
"LEOOOOO!"
Flan, nefes nefese kalmış bir şekilde Leo'ya arkasından seslendikten sonra olduğu yere çökmüştü .
Birkaç saniyelik bir süre de koşsa Leo'nun bir anda tam gücünü kullanarak koşması ile Flan'da tam gücünü kullanmaya başlamıştı ve hızla onu takip etmeye devam etmişti.
Ancak Leo, sanki son gücünün bu olmadığını belli edercesine hızını daha da arttırmış ve Flan'ı arkada bırakarak koşmaya devam etmişti.
Flan'da nefes nefese dururken Leo'nun arkasından son kez tüm gücü ile bağırarak kendini olduğu yere bırakmıştı .
"Sanırım oldukça hızlı."
Flan, duyduğu ses ile birlikte başını kaldırdıktan sonra Leo'nun gittiği yöne bakan Ark ile birlikte başını onaylar manada sallamıştı.
Nefes alış verişleri yavaş yavaş düzene girerken konuşamayan Flan'ın başını sallaması ile birlikte Ark'da başını onaylar manada sallayarak tekrar konuştu.
"Git ve o veledin açtığı deliği onar, bende onu yakalayayım."
Ark, konuşmasını bitirdikten sonra arkasında bıraktığı hafif bir esintinin ardından hızla Leo'nun peşinde koşmaya başlamıştı.
**
"Sonunda kurtuldum sanırım."
Yakut gözlere sahip genç, uzun bir süre koştuktan sonra nefes nefese kalmış bir şekilde durmuştu.
"Peki şimdi neredeyim?"
Genç, etrafa kısa bir bakış attıktan sonra konuşmuştu. Birkaç dakika önce kaçtığı mekanın etrafı ormanlık bir alan olsa da şuan etraf çayırlık bir alandı. Her yerde yemyeşil çimenler ve çimenlere renk katan rengarenk çiçekler mevcuttu.
Genç, etrafın sessiz sedasız olması ile derin bir nefes vererek sakinleştikten sonra kendini kıç üstü yere atarak yapması gerekenleri düşünmeye başladı.
Öncelikle nerede olduğunu bilmesi lazımdı. Kendi adını bilmediği için bir isim seçmeli idi ve bir şekilde onu tanıyan birilerine ulaşması gerekli idi.
"Off yapacaklar listem amma uzun be!"
Genç, sitem ederek konuştuktan sonra sırt üstü çimlere uzanarak bakışlarını gökyüzüne çevirdiğin de gökyüzünün engin maviliğini izlemeye başladı. İnsanın içini huzur ile dolduran mavi renk ile birlikte yüzünde oluşan sırıtış eşliğin de gözlerini kapatan genç kendini bir müddet dinlenmek için uykunun huzurlu kollarına bırakmak için gözlerini kapattığın da;
'VİİUV'
Rüzgarı delerek gelen okun çıkardığı ıslık sesi ile birlikte gözlerini bir anda fal taşı edası ile açan genç kendini hızla sağa fırlatarak birkaç saniye önce yattığı yerden kaçındığı vakit demin uzandığı kısıma bir ok saplanmıştı.
Genç saplanan ok ile yutkunduktan sonra etrafa bakınarak oku atan kişiyi bulmak için etrafa bakınırken arkasından gelen ağır adım sesleri ile bakışlarını o tarafa çeviren genç karşısında ki adam ile birlikte bir bacağını geriye uzatarak gardını alarak beklemeye başladı. Karşısında ki adam yaşlı bir görünüşe sahip olsa da her an bir şeyin olabileceği gerçeğini değiştirmiyordu.
Yaşlı adamın gökyüzü gibi mavi gözleri varken sakalları göbeğine kadar iniyordu. Ancak yaşlı olmasına rağmen oldukça fit bir vücuda sahip idi.
Yaşlı olduğunu bağırır nitelikte olan beyaz saçları ve sakalları rüzgarın eşliğin de ahenkli bir şekilde dalgalanırken göğüs kısmına doğru kırmızıya kaçan cübbesi de rüzgar ile birlikte oldukça hoş bir şekilde dalgalanıyordu.
"Tebrik ederim velet, saldırımdan kaçındın."
Yaşlı adamın yaşına rağmen oldukça neşeli ve gür çıkan sesi ile birlikte genç yutkunarak beklemeye devam etti.
"Flan bana adının "Leo" olduğunu söylemişti."
Genç, duyduğu kelimeler ile birlikte şaşırarak gardını indirmek için harekete geçse de;
-Sakın unutma, savaş güvene bileceğin kişiden emin olmadan gardını indirme.
Gencin zihninde yankılanan kelimeler ile birlikte genç tekrar gardını alarak konuşmaya başladı.
"Sana neden inanayım beni nereden tanıyorsun kimsin sen?"
Yaşlı adam gencin sorusu ile birlikte sinirlenerek kaşlarını çattıktan sonra derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştı.
Birkaç saniye sonra tekrar sakinliğini kavuşan yaşlı adam derin bir nefes daha alarak konuşmak için harekete geçti.
"Dinle benim adım Ark, kim olduğumu boş ver sadece adımı bilmen yeterlidir. Seni tanıyorum; çünkü aptal öğrencim Flan, dün akşam seni bana getirmişti.
Ve ilk olan sorun yani bana neden inanacağına gelirsek ,genç adam..."
diyerek bir süre sessizliğe gömülen Ark isimli yaşlı adam, gözlerini kapatarak beklemeye başladı. Birkaç saniye sonra gözlerini açan Ark ile birlikte merkezinde Ark'ın vücudu olan bir enerji dalgası etrafa yayılmıştı genç, Ark isimli bu yaşlı adamın merkezinde olduğu enerji dalgasının ne olduğuna anlam verememişti.
Enerji dalgası gözle görülemese de genci metrelerce geriye savurmuştu genç üzerine gelen enerji dalgasının gücü ile geriye savrulduğun da sırtını ancak çayırlık alanın etrafında ki
devasa ağaçlara vurarak durmayı başarmıştı ki yolu üstünde ki üç ağacın üst kısımlarını kırmıştı ve son ağaçta da bir çatlak oluşturmuştu.
Ağzına gelen bakırımsı tat ile birlikte tüküren genç bir ağız dolusu kanı tükürdükten sonra bakışlarını karşısında ki Ark isimli yaşlı adama çevirdiğin de gözleri fal taşı edası ile şaşkınlıktan açılmıştı. Ark isimli yaşlı adamın vücudunun bulunduğu alanda sarı daireler oluşur iken dairelerin etrafında değişik yazılar yer ediniyordu.
Ark'ın ellerinde ki eldivenlerin üstünde ki sarımtırak taş parlamaya başlamıştı ve Ark'ın ellerinin avuç içinde bir çeşit çark oluşturmuştu.
Ark'ın sırıtında devasa sarı renkli metalden oluşan bir mekanizma yükselirken mekanizmanın Ark'ın sırtına bakan tarafında iki tane farklı boyda demir sopa yükselmişti.
Sırtında çıkan devasa makinenin de büyümesinin ardından Ark, gözlerini açtığın da tekrar bir enerji dalgası etrafta yankılanmış ve genci daha da zorlamıştı.
Genç, yüzüne çarpan enerji dalgası ile dişlerini sıkarken bakışlarını Ark ın yüzüne çevirdiğin de karşılaştığı şey gökyüzünü andıran mas mavi gözler değil.
Bir çift saf beyaz gözdü göz bebeği dahil tüm renkleri ortadan kaybolmuş, sadece göz akı kalmış bir çift kar beyazı göz;
"Bana inanmak da inanmamak da senin seçimin ama her türlü Flan'ın yanına gideceğiz ister güzel yoldan istersen zor yoldan seni götürürüm."
Ark'ın tehdidi ile birlikte yutkunan genç, Ark ile aralarında ki mesafeyi kaçmak için bir ümit olarak gördükten sonra hızla kendini sola atarak koşmaya başladı.
"Demek zor, yolla."
Daha ileri doğru ilk adımını atması ile birlikte bir anda kulağının dibinde ortaya çıkan Ark'ın konuşmasının bitmesi ile birlikte genç, karnına yediği tekme ile birlikte bulunduğu yerden havalanarak geriye doğru uçmaya başladığın da genç bu kez bir az önce ki çayırlık alana doğru uçmuştu.
Çayırlık alanın ortasına düşerek sürüklenen genç bir miktar toprak kaldırarak durduktan sonra hızla ayağa kalkarak gardını almaya başladı.
Ark, önünden ağır adımlar ile yaklaşırken genç sağ bacağını arkaya doğru uzatırken kollarını birleştirerek bir duvar gibi önünde tutuyordu.
Bu şekilde Ark'ın saldırılarını bir miktar önleye bileceğini tahmin eden genç bir anda ortadan kaybolan Ark ile gözlerini fal taşı gibi açarken sırtına yediği hafif yumruk ile ileri doğru sendelediğinde genç dengesini kaybederek yüz üstü yere çakılmıştı.
Hızla ellerinden destek alarak ayağa kalkan genç, etrafta dört dönerken demin ki saldırının geldiği yöne baksa da kimsenin olmaması ile şaşırmıştı.
Ancak şaşkınlığı kısa bir süre içerisinde kendini acıya bırakmıştı çünkü genç bir anda karnına yediği tekme ile iki büklüm olmuş bir şekilde yerde kıvranmaya başlamıştı.
Genç acıyan karnı ile yerde kıvranırken hala Ark'ı bulabilmek için bir ümit ile etrafa dikkatli bir şekilde baksa da etrafta kimselerin olmaması ile dişlerini sıkarak ayağa kalkmak için hamle yaptı.
Ayağa kalkarak gardını alan genç, etrafı dikkatle izlemeye başladığın da bunun yeterli olmadığına kanaat getirerek gözlerini kapamıştı.
Saniyeler boyu süren sessizliğin ardından neredeyse bir kelebeğin kanat çırpma sesine eş değer bir gürültüye sahip olan bir adım sesi ile birlikte gözlerini bir anda açan genç, arkasına doğru savurduğu bir tekmenin ardından gencin tekmesinin geçtiği yerde bir dalgalanma oluşmuştu.
Dalgalanmanın oluşarak ortadan kaybolması ile birlikte Ark, ortaya çıktığın da yüzünde bir tebessüm vardı.
"Güzel bir hareketti ama yeterli değildi. Seni Flan'a götüreceğime söz versem de tek parça olacağını söyleyen yok."
Ark'ın konuşmasının ardından Ark'ın ellerinde ki çarklar bir kenarı avuç aşağıya geldiğin de Ark, ellerinde yuvarlak değişik bir bıçak tutar gibi bir izlenim vermişti.
Elinde tuttuğu bıçaklar ile birlikte ileri atılan Ark ile genç hızla geriye sıçradığın da sanki genç havada asılı kalmış gibi durmuştu.
Genç göz ucu ile etrafa bakarken sadece kendinin asılı kalmadığını her şeyin olduğu gibi durduğunu sadece Ark'ın oldukça ama oldukça yavaş bir şekilde hareket ettiğini fark etti.
Ark elinde ki bıçağı oldukça yavaş bir şekilde savursa da genç, savunmayı geç kaçacak bir hamle yapmak için vücudunun en ufak uzvunu bile oynatamıyordu.
Her geçen saniye Ark'ın elinde ki bıçak daha fazla gencin göğsüne yaklaşırken arada sadece birkaç santim kaldığın da gencin gözleri titremeye başladı.
Daha kim olduğunu bile öğrenememişken oldukça kolay bir şekilde ölecek idi şansına küfreden genç, kaçmak için tüm vücudunu kasmaya başladığın da tüm gücü ile ses tellerini yırtarcasına bağırdı.
"KA-GE-MU-REEEEE!!"
Genç adamın haykırması ile birlikte zaman tekrar normal şekilde akmaya başlarken, gencin elinde gece kadar karanlık bir tırpan ortaya çıktı. 
Elinde ortaya çıkan tırpan ile birlikte gözleri bir anda fal taşı gibi büyüyen genç, kaşlarını hızla çatarken sol elini kırarak omzunun arkasına atarak kendini geriye doğru fırlattığın da ;
'BOOOOM'
Ark'ın yaptığı güçlü saldırı toprak zemine çarparak bir patlamaya sebebiyet olmuştu. Ark yerde ufak bir çukur açarken genç hızla tırpanın sopasının ucunu toprağa saplayarak kendini havaya fırlattıktan sonra havada kendi etrafında dönerek tırpanı hızla Ark'a doğru savurmuştu.
Ark, üzerine gelen tırpan ile kaşlarını çatarken hareketleri hala biraz önce ki gibi yavaştı. Tırpanın ucunun Ark'ın iki kaşının ortasına girmesine sadece birkaç santim kala Ark, eski hızına kavuşarak ortadan kaybolmuştu. 
Önünde ki hedefin ortadan kaybolması ile birlikte gencin elinde ki tırpanda yere saplanırken genç, hızla tırpanı saplandığı topraktan çıkarırken etrafa bakmaya başladı. 
"Gerçekten güçlüymüşsün velet."
Genç, arkasında duyduğu ses ile bakışlarını o tarafa çevirirken elinde ki tırpanı da sıkıca tutarak beklemeye devam etti. 
"Gerçekten hafızanı mı kaybettin sen? O saldırılar öyle pat diye yapılacak şeyler değildi!"
Ark'ın hem sitemkar hemde heyecanlı sesi ile birlikte genç, kısa bir süre şaşkınlık geçirse de bunun bir tuzak olabileceğini düşünerek şaşkınlığını hızla bir kenara fırlattı. 
"Bak gerçekten kimsin, neredeyim veya kimim; bu sorular hakkında herhangi bir cevabım yok, elderim. Demin ki saldırınızdan nasıl kurtuldum bilmiyorum.
Sizinle büyük bir derdim olduğunu da sanmıyorum. Eğer mümkünse bırakın beni gideyim."
Gencin  konuşmasının bitmesi ile birlikte Ark, yüzüne yerleştirdiği sırıtış ile birlikte vücudunu diklestirirken, derin bir nefes alarak yüzünde ki sırıtışı bir tebessüme dönmüştü. 
"Saldırımdan kurtulman reflekslerini ve savunmanın güçlü olduğunu ispatlar; o tırpanı kullanış stilin güçlü olduğunu kanıtlar. 
Bana saldırırken; gözlerinde gördüğüm o anlık parlamalar, senin öldürmek için emir almadığını kanıtlar. 
Vaktinde sen öldürmek için emir almamışsın genç, sen ölmek için emir almışsın. Öldürmek için gidenler  öldürmeden de dönebilirler. Ancak ölmek için gidenler; görevini yapmadan geri dönmezler."
Ark, derin bir nefes alarak adeta ses tellerinş yırtarca bağırmaya başladı.
"Kank soyu, Fon soyu, Elgador soyu ve daha niceleri benim düşmanlığımı kazandı.
Hiç biri düzgün bir şekilde beni öldüremediler. Şimdi hazır olun!
Bir dakika boyunca kımıldamadan duracağım, beni öldüremezseniz!
Nicelerine ne yaptım, size ne yaparım!"
[YN: Yazar Ezel e kafayı taktı 😐]
[DN: Aferin yazarımıza...]
Ark'ın bağırması ile birlikte gencin ve Ark'ın etrafı bir anda onlarca kişi ile çevrelendi.
"Leo Alive..."
Genç, Ark'ın tekrar konuşması ile ona döndüğün de Ark;
"Senin adın bu velet; Flan'ın söylediğine göre adın bu.
Gerçekten güçlü bir savaşçıymışsın, bunu kendim de gördüm. Ancak hala toysun.
Şimdi izle."
Ark, konuştuktan sonra bir anda ileri atılarak onlarca adama doğru saldırıya geçmeye başladı.