Sabahın ilk ışıklarının gözüne çarpması ile birlikte gözlerini kırpıştırarak açan Leo, yakut kızılı gözlerini tavamdaki çatlağa dikerek yerlerden engin gökyüzüne bakmaya başladı.
Gökyüzünün ortaya sunduğu masmavi gök ile birlikte Leo'nun içine sinen huzur hissi ile birlikte Leo yüzünde oluşan tebessümle rahatlamışcasına derin bir nefes verdi.
"Demek uyandın."
Ban'ın sesi ile birlikte bakışlarını sağ tarafa çeviren Leo önündeki masada altında oldukça sıcak görünen kırmızı bir taşın üzerinde demir ufak bir kap vardı.
"O ne?"
Leo yattığı yerden milim kıpırdamadan Ban'ın önündeki demir kabı işaret ettiğinde Ban bakışlarını kaba çevirerek anlatmaya başladı.
"O kadar mühim bir şey değil. Bir çeşit içecek bir bitkiyi kurutarak içerisindeki suyu çıkardıktan sonra, kurumuş bitkiyi toz hale getirip sıcak suya kattığımız zaman kırmızı değişik bir sıvı ortaya sunar.
Tavşan kanı gibi kıp kırmızı olan bu sıvıya bir isim vermişliğim yok ama bitkinin adı 'Ti'. Içeceğin adına kesin kabul gören bir şey demeseler de Ti suyu diyenler de mevcut.
Ti suyu gerçekten de güzel bir içecek. Biraz eksi de olsa güzel Ti suyu ruhu yatıştırıyor, vücudu dinlendiriyor ve oldukça da rahatlatıyor.
Bazı dünyalarda bu Ti suyu mevcut olsa da, isimleri farklı. Tam olarak hatırlamasam da bir dünyada Ti suyunu adeta günlük ihtiyaçları olarak tüketen bir yer vardı.
Neyse bu başka bir hikaye. Uyandığına göre Flan birazdan gelir. O da geldiğinde ona da ikram edeceğim. Şimdi masaya geçte yemeğe başla."
[YN: Ti japonca da Çay demekmiş pek bir işinize yaramaz diye düşünsem de bir kenarda dursun :) ]
[DN: aslında az çok tahmin edilebiliyor😂]
[YN: Oda olur :D]
Ban'ın konuşmasının bitmesi ile birlikte Leo başını onaylar manada salladıktan sonra yataktan yavaşça kalkarak masaya ilerlemeye başladı.
Masaya oturduğu gibi Ti suyunun sıcak buharı hızla burnuna girerek ciğerlerini şenlendirdiğinde Leo, Ti suyunun kokusunu içine çekmek istercesine burnundan derin bir nefes aldı.
"Gerçekten de etkileyici bir kokuya sahip."
Leo konuşmasını bitirdikten sonra vücuduna ufak bir göz gezdirdiğinde Ti suyunun faydaları gerçekten de kendini göstermişti. Kısa bir süre önce uyanmış olmasına karşın uyku diye bir şey kalmamış gibi idi.
Vücudunu dolduran enerji ile birlikte yavaşça önündeki yemeği yemeye başlayan Leo ile birlikte Ban kırmızı taşın üzerinde ki demir kabı alarak içinde ki sıvıyı bir bardağa dökmeye başladı.
"Afiyet olsun kaptan."
Ban kaptaki sıvıyı doldurduktan sonra bardağı Leo'nun önüne koyarak sırıttıktan sonra konuşmuştu.
Leo, Ban'ın yüzündeki sırıtış ile yutkunsa da Ti suyunun ilk baştaki yorgunluğu def eden gücü ile birlikte bir şans vererek bardağa elini uzattı.
Bardağı tutması ile geri çekmesi bir olan Leo elini hızla sallamaya başladı.
"Sıcak, sıcak, sıcak, sıcaaak!!!!"
Leo hızla eline üflerken Ban, Leo'nun bu hali ile kıkır kıkır gülüyordu.
"Sonuçta kırmızı güneş kertenkelesinin pulu ile ısıtıldı. Tabii ki sıcak olacak hihihihihhi..."
(DN: ayy Ban ya aşığım sana😍😍)
[YN: Kızların aşkı Ban ujogofunhhg]
Ban'ın kıkırtıları ile birlikte Leo kaşlarını çatarken elinin soğuması ile birlikte elini sallamayı kestikten sonra tekrar bardağa uzandı.
Bu kez elini su elementinin soğukluğu ile kaplayarak bardağı tutması sebebiyeti ile eli yanmamıştı.
Leo bardaktaki sıvıya baktığında tıpkı kan gibi kıpkırmızı bir renge sahip olan sıvı ile sırıttıktan sonra bardağı havaya kaldırarak bir kaç defa üfledi.
Üflerken çıkardığı rüzgarı soğuk tutarak sıcak sıvıyı soğutan Leo bir kaç üflemenin ardından sıvıyı yavaşça içmeye başladı.
(DN: keşke bizde de olsa bu soğutma ısıtma güçleri..)
[YN: Keşke :/ ]
İlk iki yudumu gayet yavaşça içen Leo, üçüncü yudumda bardaktaki sıvıyı bitirdiğinde elindeki bardağı Ban'a uzatarak;
"Bir bardak daha."
diye sırıttığında Ban da yüzüne bir tebessüm yerleştirerek kaptaki Ti suyundan bir bardak daha Leo'ya verdi.
Ikili yavaş yavaş yemeklerini yerken duyulan ağır adım sesleri ile birlikte Ban'ın vücudu kırmızı alevler ile kaplanmıştı.
Leo, Ban'ın yaşadığı olayı göz ucu ile izlese de yemeğini yemeye devam ediyordu. Yavaş yavaş yemeğini yiyen Leo eşliğinde Ban kısaldıkça kısalıyordu. Boyu yaklaşık bir altmış civarına geldiğinde beli kamburlaşmış ve ak sakalları çıkmaya başlamıştı.
Okyanus mavisi saçlarının da beyazlaşması ile birlikte Ban'ın yüz hatları da değişirken üzerindeki elbise de yırtık bir hal almaya başlamıştı.
Saniyeler içerisinde Ark'ın vücuduna bürünen Ban gözlerini açarak etrafa kısa bir bakış attıktan sonra kapıya doğru ilerlemeye başladın
'Tak Tak Tak..'
"Geldim, geldim patlama!"
Ark'ın vücudundaki Ban'ın sesi rol gereği sitemkar çıkarken, Ban yıkık dökük barakanın ahşap kapısını açarak kapının ardındaki Flan'a yol açtıktan sonra tekrar masaya döndü.
"Günaydın ihtiyar. Sana da günaydın Leo."
Flan'ın konuşmasına aldırış etmeyen Ark'a rağmen Leo başını onaylar manada salladığında Flan burnuna dolan koku ile birlikte sırıtarak konuştu.
"Yemek mi yaptın Leo?"
Leo, Flan'ın sorusu ile birlikte başını iki yana sallarken Ark'ı işaret ederek;
"O yaptı."
dediğinde Flan'ın yüzündeki endişe ifadesi belli oluyordu.
"Leo dikkatli ol! Ihtiyarın yemekleri genelde tehlikeli olur. Eğer bir sorun hissedersen söyle. Işler kötüleşmeden müdahele edelim."
"Ahlaksız velet! Otur da yemeğini ye!"
Ark'ın sitemi ile birlikte Flan kıkırdarken Leo şaşkın bir şekilde ikiliye bakıyordu.
"Şaka yapıyorum Leo. Yemekte bir şey yok. Sadece ihtiyar bazen değişik şeyler yapmayı dener de. Peki bugün ne yaptın ihtiyar?"
Flan yüzündeki tebessüm ile birlikte masaya oturduğunda Ark demir kabı alarak içindeki sıvıyı bir bardağa koyduktan sonra tek kelime etmeden bardağı Flan'ın önüne koydu.
Flan ise Ark'ın bu sitemkar hali ile kıkırdadıktan sonra önündeki bardağa birkaç saniye baktıktan sonra bardağı hızla eline alıp kafaya dikmişti.
"SICAAAAK!!!"
(DN:ooohhhh iyi olduuu)
[YN: Niden Flan a öfkelisiniz o_o]
Flan ağzındaki sıvıyı tükürdükten sonra tüm gücü ile bağırırken, hem ağzından nefes verip hem elini yelpaze gibi savurarak yanan dilini soğutmaya çalıştığında Ark ve Leo Flan'ın bu haline kahkahalar ile gülmeye başladılar.
"Çoh hotüsünüz..."
Flan sıcak sıvı yüzünden dilinin resmen yanması ile birlikte oldukça tuhaf bir şekilde konuştuğundan Ark ve Leo onun bu haline tekrar gülmüşlerdi.
"Sıcak olduğunu söylemiştim."
"Hayıy, söhlemedin."
"Hmm.. Söylemedim mi? kusura bakma. Moruk oldukça bazı şeyleri unutuyor insan hihihihihi.."
Ark resmen Flan ile dalga geçerken Flan kaşlarını çatarak öfke ile ağzından nefes vermeye başlamıştı. Birkaç saniye sonra Flan dilinin kendine gelmesi ile rahat bir nefes aldıktan sonra elindeki sıvıya yavaşça üflemeye başladı.
Bu şekilde elinde ki sıvıyı soğuturken dilinin tekrar yanmaması için çabalayan Flan ile birlikte Ark ve Leo bardaklarında ki Ti sularından büyük bir yudum aldıktan sonra Leo konuşmaya başladı.
"Flan bir kaç sorunum var."
Leo'nun konuşması ile bakışlarını ona çeviren Flan elini devam et dercesine salladığın da Leo;
"Hafızamı kaybetmem sebebiyeti ile bir çok şeyi hatırlamıyorum. Buna sınıflarım ve seviyem dahil.
Gücümü tekrar arttırmak ve bilgi edinmek için en iyisinin bir akademiye katılmak olduğunu düşünüyorum.
Fakat ne bunu yapacak maddi fırsatım mevcut nede akademiler hakkında bir bilgiye sahip değilim. Bu konuda yardım etmeni diliyorum."
Leo konuşmasını bitirdikten sonra başını hafifçe eğdiğinde Flan sağ elini çenesine koyarak düşünür bir hal aldı.
"Doğu Cennet Kıtasın'da birçok akademi mevcut. Glav şehrinin efendisi olmam sebebiyeti ile seni oldukça yüksek akademilere sokabilirim.
Ancak bu şekilde benim desteğimi almış olduğunu herkese gösterirsin. Bu da senin rakiplerinin gerçekten azalacağı anlamına gelir.
O yüzden seni herhangi bir akademiye sokamam; ancak iki gün sonra akademi sınavları var. Birçok akademiden birçok elder orada olacak.
Eğer sınavlarda yüksek bir puan alırsan; benim seni akademiye sokmama gerek kalmaz. Hem seviyene göre bir akademiye girmiş olursun, hem de kendi hakkında girdiğin için daha iyi olur.
Akademiye girmenden sonraki maddi destek ve diğer desteklerini halledebilirim. Eğer kimileri senin destekçin olduğumu söylerlerse; sadece gözüme girdiğini ve gerçekten güçlü biri olduğunu düşündüğüm gibi bir yalan uydururum.
Ben bir yana ihtiyar Ark da seni bir çok konuda korur. Kıtalar ve şehirler hakkında ki bilgin ne kadar?"
Flan uzun bir konuşma yaptıktan sonra Leo'ya baktığın da Leo birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra konuşmaya başladı.
"Doğu Cennet Kıtası, Batı Cehennem Kıtası ve Güney Canavar Kıtası olmak üzere üç yaşanabilir kıta mevcut. En küçük ikinci kıta Doğu Cennet Kıtası.
Birçok ırk bir arada yaşar. Insanlar bu kıtada çoğunluktadır. Bilgilerim bu kadar."
Leo'nun konuşmasının bitmesi ile birlikte Flan başını onaylar manada salladıktan sonra derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.
"Doğu Cennet Kıtası gerçekten de en küçük ikinci kıtadır. Yaklaşık olarak beş imparatorluk ve yirmi krallık ile birlikte
yüz şehir, bin köy ve on binlerce kasaba mevcut. Glav şehrinin bağlı olduğu krallık Kırmızı Pençe Krallığı idirm Kırmızı Pençe Krallığı ise Kızıl Kaplan İmparatorluğu'na bağlıdır.
Her imparatorluk dört krallığa hükmeder. Her krallıkta yirmi beş şehre hükmeder. Bu yirmi beş şehirden her beş şehirde birinde bir akademi mevcuttur.
Ne yazıkki Glav şehrinde bir akademi mevcut değil. O yüzden dediğim gibi sana yardım edemem; ancak destek olabileceğim iki üç şey mevcut ki bunları da gelişimin için sonuna kadar kullanacağım.
Şimdi izninle Leo. Eğer akademiye katılmaya karar verirsen; iki gün sonra şehir meydanına gel ve giriş sınavlarına katılmak için başvuru yap.
Giriş ücreti için senden bir altın alırlar. Yakala."
Leo, Flan'ın bir anda ona fırlattığı altın parayı havada hızla yakalayarak Flan'a bakmaya devam etti.
"O para ile sınav yerine giriş yapabilirsin. Giriş sınavına katıldıktan sonra oldukça eğlenceli şeyler olacak.
Her yıl bir kere bu giriş sınavları yapılır. Şanslısın ki bu yılki giriş sınavı sadece iki gün sonra. Eğer bu yıl bir akademiye giremezsen bir yıl beklemek zorunda kalırsın.
Ancak bu duruma karşı üzülmen gereksiz. Eğer bu yıl akademiye katılamazsan; önündeki bir yıl içerisinde gücünü yükseltmen için sana destek sağlayacağım.
Bu şekilde en azından seneye bir akademiye girmen kesinleşir."
Flan'ın konuşmasının bitmesi ile birlikte Leo yüzüne bir tebessüm yerleştirerek başını hafifçe salladı.
"Yardımların için teşekkür ederim Flan."
"Önemli değil Leo... Neyse saat baya geç oldu. Bir şehri yönetmek hiç kolay değil. Sonra görüşürüz."
Flan konuşmasını bitirdikten sonra hızla barakadan ayrıldığında Ark sırtını oturduğu sandalyeye yaslayarak elindeki bardağını dudaklarına yaklaştırdı.
"İki gün boyunca ne yapacaksın kaptan?"
Ark sessizliğe bürünürken elindeki bardağı kafasına dikmiş, bir yandanda vücudunu kırmızı alevler ile kaplamıştı.
Saniyeler içersinde Ark'ın vücudu kırmızı alevler ile kaplandığında Ark'ın sakalları kısalırken saçları da beyaz rengini terk ederek mavi bir renk almaya başlamıştı.
Saniyeler sonra Ark'ın vücudundaki Ban orijinal bedenine dönerken Leo yüzüne yerleştirdiği sırıtış ile gökyüzüne bakındı.
"Sanırım... Şehir turuna çıkacağım."
(DN: sevgili yazarımıza bir ara noktalama dersi vermeliyim. Arada yapmama rağmen baya uğraştırıyorsun yazarcığım. Ama yine de seviliyorsun..)
[YN: Az daha gömseydin ama saol :D ]