Leo, dikkatli bir şekilde karanlık alanı izlerken, Ace, ağır adımlar ile karanlığın içine doğru ilerlemeye başlamıştı.
Attığı her adımda, karanlık alanda gözle görülebilecek kadar güçlü bir sarsıntı meydana geliyordu.
"BİR ADIM DAHA ATARSAN SENİ KARANLIĞA HAPSEDERİM! "
Etrafta yankılanan kudret dolu ses ile birlikte Leo, hızla Kagemure'yi ortaya çıkartırken Ace, olduğu yerde kımıldamadan beklemeye başladı.
"Genç, ... o tırpanı nereden buldun bilmiyorum... Ancak tırpan senden hiç rahatsız değil... Senden tırpanı nasıl ve nereden bulduğunu öğrenmek istiyorum. "
Etrafta yankılanan ses bu kez bir önce ki sefere göre oldukça sakin çıkmıştı. Sesin sorusunun ardından Leo, bakışlarını Ace'e çevirmişti.
"Karanlığın kendisi olan birini karanlık ile tehdit edemezsin, Kageteeth. "
Ace'in konuşması ile birlikte karanlık alanda tekrar güçlü bir titreme meydana gelmişti: Etrafta ki titreme ile birlikte kudretli ses tekrar duyulmuştu.
"Karanlığın kendisi olan tek kişi; yüce efendim Nemesis'dir. Her kimsen kendini Yüce olanla bir tutmaya çalıştığın için seni karanlığa mühürleyeceğim.
Umarım karınca kadar olan gücün, efendime bir miktar da olsa güç sağlar seni aşağılık! "
Kudret dolu sesin yankılanmasının ardından, etraf tekrar sarsılmaya başlamıştı. Etrafın sarsıllmasının ardından Ace, karanlıktan oluşan vücudunda şeytani bir tebessümün oluşmasını sağlamıştı.
"Leo... Arkamda kalsan iyi olur... Ufak bir güç gösterisi sunacağım. "
Ace, Leo'yu uyarırcasına konuştuktan sonra göz ucu ile Leo'ya baktığın da Leo, başını onaylar mana da sallayarak birkaç adım geri çekilmişti.
Leo'nun geri çekilmesi ile birlikte Ace, bakışlarını önüne çevirerek vücudunu dikleştirdiği vakit, karanlıktan oluşan vücudu şekil değiştirmeye başladı.
Ace vücudunun şekil değiştirmeye başlaması ile Ace'in başı dahil vücudu adeta kalınlaşmaya başlamıştı.
Ace'in sırtında ortaya çıkan karanlık pelerinin de oluşması ile birlikte Ace, mor gözlerini kapatarak birkaç saniye o şekilde durduktan sonra gözlerini açtığın da, kaynağı Ace, olacak şekilde etrafa yayılan mor enerji dalgaları ile birlikte ortama resmen renk gelmişti.
Ace'in saçları sarı renge dönerken üzerinde ki pelerini kırmızı bir renk almıştı. Etraf ise sanki karla kaplı bir ormana dönmüş gibi bir görüntüye sahip olmuştu.
Bütün bu değişen mekanı, Leo, şaşkın bakışlar eşliğin de izlese de en çok şaşırdığı şüphesiz ki enerji dalgasının ardından Ace'in karşısında ortaya çıkan devasa kırmızı bir gözü kırmızı olan kurttu.
Kurt dişlerini birbirine bastırmış bir şekilde başını Ace'e çevirse de, bakışları sanki Leo'nun üzerinde gibi idi.
"Hey..."
Etrafta yankılanan ses ile birlikte kurt bakışlarını Leo'dan çekerek birkaç metre yanında ki sarı saçlı kişiye çevirdiğin de, Ace, başını kaldırarak gözlerini kurdun gözlerine kenetlemişti.
"Kageteeth, efendin kim? "
Ace'in sorduğu soru ile birlikte Kageteeth'in yüzü öfkeli bir hal aldığı vakit, Kageteeth başını yukarı kaldırarak Ace'e küçümser bir bakış atmıştı.
"Bu saçma soruyu sormana gerek bile yok. Benim efendim, tüm herkesin efendisi olan kişi; Karanlık Kral Nemesis'den başka biri değildir. "
Kageteeth'in söyledikleri ile birlikte Ace'in yüzünde bir tebessüm belirmişti. Ace, başını kaldırarak Kageteeth'in gözlerine bakmaya başladı.
"Gerçekten mi? Efsaneler de senin bir adam tarafından yaratılan, bir ejderhanın vücut parçası olduğun yazar ve yazanlara göre o adamın adı Nemesis değil. "
Ace'in konuşmasının bitmesi ile birlikte Kageteeth, meraklanmış bir şekilde başını hafifçe aşağıya indirdi.
"Bu bilgi doğru aşağılık insan. Benim efendim Karanlık Kral Nemesis olsa bile yaratan kişi o değil. Ancak buna pişman değilim. sonuçta Karanlık Kral'ın yarattığı ırktan biri tarafından yaratıldım. "
"Karanlık Kral yani, o, ırkı yarattı. Ve o ırkdan biri de seni yarattı. Bu durumda Karanlık Kral'ın yarattığı o ırk, karanlık kral kadar güçlü olma şansına sahip, değil mi? "
Ace'in sorduğu paradoks dolu sorular ile birlikte Kageteeth'in yüzünde de istemsiz bir tebessüm oluşmuştu. Uzun zamandır kimse ona böyle sorular sormamıştı.
"Dediğin de bir miktar haklı olabilirdin insan, ancak bir hata var: Elbet herkes en güçlü olmak ister, bu yüzden er geç üstünde ki kişiye meydan okur.
Ancak efendimin yarattığı ırk için bu geçerli değil. Efendimin yarattığı ırk, efendimin bizzat kendi enerjisinden yaratılma idi.
Bu yüzden asla efendime karşı bir kötülük besleyemezler bile. Çünkü efendimin yarattığı ırk, efendime yapılan her hangi bir saldırıyı geç, efendimize edilen en ufak hakarette bile tüm dünyasını yok etmek için hiç acımadan savaşırlar. "
Kageteeth'in konuşmasının bitmesi ile birlikte Ace, başını onaylar manada salladıktan sonra yüzüne yerleştirdiği tebessümle konuştu.
"Unutmamış olman güzel. "
Ace'in konuşması ile birlikte Kageteeth de yüzüne gülümseme benzeri bir ifade takınmıştı.
"Yüce Nemesis varken, onun yarattığı bir varlığı efendim olarak betimleyemem. Her ne kadar yüce olan tarafından yaratılma onuruna ermiş olsanda, benim efendim sadece Karanlığın Kral'ıdır. "
Kageteeth'in konuşması ile birlikte Ace, gür bir kahkaha atmaya başlamıştı.
"KRARARARARA KRARARARARA, gerçekten haklısın ihtiyar. Tekrar karşılaşmamıza sevindim, krararararara. "
Ace'in kahkahaları etrafı şenlendirirken Leo da şaşkın adımlar ile Ace'in yanına doğru ilerlemeye başlamıştı.
"Bu kim..."
Yanlarına doğru gelen kırmızı gözlü tırpanlı genç ile birlikte Kageteeth, burnu ile gelen kişiyi işaret ettiğin de Ace, kahkahasını keserek bakışlarını o tarafa çevirmişti.
"O mu..."
Ace, yüzünde oluşan şeytani ifade ile birlikte bakışlarını Kageteeth'e çevirdiğin de Kageteeth, ciddi bir ifade ile Ace'e bakmaya başlamıştı.
"O... Dünyalar Fatih'i olacak kişi o... Bütün bu sıkıcı yaşamın sonunu getirecek kişi o... Bu sıkıcı hayata renk katacak biri o... O Logio'yu açacak kişi..."
Ace'in söylediği her bir cümle de Kageteeth'in vücudundan yayılan aura, sanki güçlenircesine artıyordu ki bu doğruydu.
Ace'in yanında olduğu her saniye de Kageteeth'in gücü kendi gücünün yüz binde biri kadar bir miktar artsa da Ace'in anlattıkları ile Kageteeth oldukça heyecanlanmıştı. Sonuçta karşısında ki kişi o olabilirdi.
"Daha önce yanıldığını görmedim... ancak meraktan soruyorum... o olduğuna emin misin? "
Kageteeth, Ace'in dedikleri ile oldukça heyecanlansa da bunun gerçek olması çok daha iyi olacaktı. Bu yüzden Kageteeth, her ihtimale karşı bunu sorgulamaya karar vermişti.
Kageteeth'in sorduğu soru ile birlikte Ace, yüzüne yerleştirdiği tebessümü daha da büyüterek Kageteeth'in gözlerine bakarak;
"Hayır, eğlencesi de zaten bu. "
dediğin de Kageteeth, duyduklari karşısında gözlerini fal taşı edası ile açmıştı.
"Sen ciddisin! "
Kageteeth'in şaşkınlık dolu sesi ile birlikte Ace'in vücudu normal karanlık halini alırken Leo, ikilinin yanına gelmişti.
"Ben her zaman ciddiyimdir. Sadece bunu fazla öne sürmem, bilirsin. "
Ace'in yüzünde ki şeytani sırıtış eşliğin de Kageteeth de hafifçe kıkırdadıktan sonra başını hafifçe iki yana salladı.
"Gerçekten de değişmemişsin, Ace. Bu güzel-..."
Kageteeth, bir anda sözünü yarım keserek gözlerini kapadığın da, Leo, ne olduğunu anlamak için dikkatle Kageteeth'i incelerken, Kageteeth, gözlerini bir hışımla açarak kaşlarını çatmıştı.
"Ace... Karanlığın çocuklarından ikisi de bu dünyada. Onlardan birinin kim olduğunu anlayamasam da diğeri... Prenses! "
Kageteeth'in söylediği kelime ile birlikte Ace'in yüzünde oldukça heyecanlı olduğunu bağıran bir tebessüm oluşmuştu.
"O hissedemediğin kişi... kendini gizlemekte efendimizden sonra ki en iyi kişi efendimizin veziri... Karanlık Vezir'in kendisi... Karanlık Vezir yaşıyor dostum... ve nerede olduğuna inanamazsın.
Hemen birkaç adım ötemizde gibi adeta elimizi uzatsak onu tutabileceğiz, Karanlığın Veziri-..."
Bir anda karanlık alanın sallanmaya başlaması ile birlikte Ace'in sözü yarım kaldığın da, Ace ve Kageteeth başlarını kaldırarak Karanlık gökyüzüne bakmaya başladığın da Leo, etrafta ki yoğun sarsılma sebebiyeti ile dengesini kaybederek yere düşmüştü.
Yerde dört ayak pozisyonunda duran Leo, etraftın deprem edası ile sarsılması ile ayağa kalkamasa da bakışlarını Ace ve Kageteeth gibi gökyüzüne çevirdiğin de, Leo, kendilerini izleyen kırmızı gözlere sahip ve yüzünde şeytani bir gülümsemeye sahip olan yüz ile birlikte kıpırdamadan yüzü izlemeye başladı.
[
YN: Whatsaap emojileri ile yaptım nasıl :D]
Yüzün sadece kan kırmızısı gözleri ve gülümseyişi karanlık alanda gözükse de bu ona oldukça korkunç bir hava katmıştı.
Saniyeler boyunca gökyüzünde duran şeytani yüz sonunda kararak ortadan kaybolduğun da, Kageteeth ve Ace, bakışlarını bir birlerine çevirmişti.
"Adının duyulmasını istemiyor olması garip. "
"Üstelik kendi adını kullanıyor. "
"Sence gerçek gücüne kavuşmamış olabilir mi? Sonuçta, Efendimiz hala mühürlü. "
Kageteeth'in sorusu ile birlikte Ace, bakışlarını tekrar karanlık gökyüzüne çevirmişti.
"Bence efendimizi korumak için de saklıyor olabilir... Evren gerçekten büyük, sadece bir isim ile onu bulmaları imkansıza yakın olsada o kartlarını güvenli bir şekilde oynamaktan yana.
Onun kararlarına bir şey yapamayacağımızı ikimiz de biliyoruz. "
"Bizim için güvenli olanı bu. "
Kageteeth'in konuşması ile birlikte Ace, bıkkın bir şekilde nefes verererek etrafına bakındı.
"Keşke bazı şeyleri bize söylese, daha güzel olurdu. Ama yapabileceğimiz birşey yok. "
Ace'in konuşmasının bitmesinin ardından bakışlarını Leo'ya çevirmişti.
"Senin de artık uyanma vaktin geldi. Vücudunu uzun süredir kullanıyorum, artık uyanman gerekli, üstelik bugün sınavlar vardı. "
Ace, konuşmasına ara vererek sağ elinin işaret ve orta parmaklarını birleştirirken baş parmağını da orta parmağına değdirerek elini Leo'ya uzattıktan sonra cümlesine devam etti.
"Bu arada o kıza iyi bak, yaraları iyileşmiştir. "
"Kız mı-..."
Ace'in dedikleri ile Leo, şaşkınlığını dile vurmak için konuşsa da Ace'in parmaklarını şıklatması ile birlikte Leo kendini bir anda karanlıkta bulmuştu.
*
"Hah..."
Leo, gözlerini tekrar açtığın da karşısında ki yıkık tavan ile birlikte gözlerini kapatarak derin bir nefes alarak sakinleştikten sonra etrafa bakındı.
"Kendini amma zorlamışsın kaptan. "
Ban'ın sesini duyması ile birlikte Leo, bakışlarını sağına çevirdiğin de yine her zaman ki gibi masanın başında ki sandalyeye oturan Ban'ı gören Leo, başını olumlu mana da salladıktan sonra. bakışlarını yıkık tavana çevirdi
"Aslında ben birşey yapmadım. Ace, bedenimi ele geçirmişti. Ancak her şeyi adeta bir pencereden izlermiş gibi gördüm.
Buna rağmen müdahelede bulunamadım. Ace, aslında dövüşte bana yardım etmiyecekti, ancak Kageteeth isimli bir silah sebebiyeti ile kontrolü ele aldı.
Savaş oldukça çetin geçsede Ace, gözle görülür bir farkla önde idi. Bir ilüzyon sayesinde Ryu isimli tüccarın tuttuğu bir savaşçının tuzağında ölmüş gibi davrandı.
Ryu, bu savaşta ağır darbeler alarak bayılsa da Ace, onu korumak için tüccarın Ryu'ya savurduğu Kageteeth'i alarak tüccarı karanlığa boğarak öldürdü. "
'Ben onun canını kurtarmadım, sadece sevgili hançerimin kirlenmesini istemedim. '
Ace'in sesini zihninde duyan Leo, yüzüne yerleştirdiği tebessüm ile başını iki yana salladıktan sonra bakışlarını tekrar Ban'a çevirdi.
"Aklıma gelmişken, Ace, bana bir kıza dikkat etmem konusunda haber verdi. Kız hakkında hiçbir bilgim yok.
Senin bir bilgin var mı? "
Leo'nun sorusu ile birlikte Ban, önünde ki bardakta ki içeceğinden büyük bir yudum aldıktan sonra içini boşalttığı bardağı hızla masaya vurdu.
"Evet birkaç bilgim var, ancak hangi konuda olduğunu bilmiyorum. "
"Ne demek hangi konu? "
Ban'ın açıklaması ile birlikte Leo, yatakta doğrularak Ban'a seslendiğin de Ban, oturduğu sandalyeyi geriye doğru yaşlayarak bakışlarını Leo'ya çevirdikten sonra ;
"Hangi konu derken, hangi kız hakkında demek istedim. Yeşil saçlı olandan mi, yoksa gümüş saçlı mı? "
Ban'ın konuşması ile birlikte Leo, barakada gözlerini gezdirdiğin de hemen yanında ki yatakta gümüş saçlı bir kız gördüğün de bakışlarını onun üzerine sabitlemişti.
Yanında, yatakta tıpkı gümüşe benzeyen saçlara sahip oldukça güzel bir kız var idi. Kızın vücudunda ki yaralar ise kızın güzelliğine bir miktar eksi olsa da yaraların hızla kapanması yakın zaman da güzelliğine geri kavuşacağını bağırır nitelikte idi. Leo, yatakta ki kızı bir süre daha inceledikten sonra bakışlarını tekrar Ban'a çevirdi.
"Peki diğer kız, şu yeşil saçlı olan, o nerede? "
Leo'nun sorusu ile Ban, başı ile barakanın ormanı gören penceresine doğru işaret yaptığın da Leo, derin bir nefes alarak ayağa kalktıktan sonra yavaşça dışarıya doğru ilerledi.
"Orman gezintisine çıkacağım. "
"Bir kez daha biri ile ters düşme ve o yeşil saçlı kızı sakın kızdırma, kendi iyiliğin için! "
Ban'ın uyarısı ile birlikte Leo, omzunun üstünden Ban'a şaşkın bir bakış attıktan sonra başını onaylar manada sallamasının ardından tekrar bakışlarını önüne çevirerek ağır adımlar ile ormanın yolunu tuttu.
Ağır adımlar ile ilerleyen Leo, yavaş yavaş ormana yaklaşırken etrafa dikkat kesilmişti. Normalde bu saatler de orman hafif bir meltem ile serinleyip kuşların şakımaları ile şenlenmesi gerektiği halde, etrafta ne çimleri serinleten hafif bir meltem ne de kuşların bir müzik edası ile çıkan ötüşleri yoktu.
Sanki orman terk edilmiş gibi sessiz idi.
"Kagemure, ortaya çık. "
Leo'nun mırıltı misali çıkan sesinin ardından sağ elinde ki şekil alan gölge ile birlikte Kagemure, ortaya çıkmıştı.
"Korkuyor musun ortak? "
Leo, ağır adımlar ile ormanın derinliklerine ilerlerken Kagemure'nin konuşması ile birlikte hafifçe sırıttı.
"Aslında biraz korkuyorum ortak, sonuçta Ban bile beni ona karşı uyardı. Ya o kişi Ban ile başa baş müdacele edebilecek birisi ise Ban'ın gerçek gücünü bilmesem de şuanlık benim hayal edebileceğim bir seviyeden bile üstün olabilir.
Sonuçta ben sadece on beşinci seviyeyken o ellinci seviyeler de, aramızda ki sayı farkı bir yana eskiden alemler arasında ki fark ya şimdi bu seviyeler arasındaysa.
O zaman Ban'ın gücünü düşünsene. Ona asla ulaşamayacağım bir seviye de olabilir. Bu bir yana, Ban, hiçbir zaman ciddi bir şekilde dövüşmedi.
Eğer Ban ciddi bir biçim de dövüşürse ne kadar büyük bir katliam ortaya çıkar ve bunlar da hesaba katıldığın da sence o kişinin gücü ne kadardır? "
Leo'nun uzun konuşmasının ardından etraf bir süre sessizliğe gömülse de Kagemure'nin sesi sessiz ortamı bozmuştu.
"Şuan onun gerçek gücünü sana söyleyemem Leo, ne kendini hatırlıyorsun ne de gerçeğini. O yüzden bunları söylememek senin için en iyisi, bundan eminim. "
Kagemure'nin kısa konuşmasının ardından Leo, Kagemure den cevap alamayacağını anlayarak derin bir iç çektikten sonra elinde ki tırpanı vücuduna çapraz bir şekilde tutarak ilerlemeye devam etti.
Saniyeler boyu ormanda ne bir canlı ne de bir canavar ortaya çıkmayı bırak, ses bile çıkarmamıştı.
"Sanki hepsi göç etmiş gibi yada... bir şey den kaçmış gibi ormanı terk etmişler. "
Leo, düşüncesini sesli bir şekilde dile vurarken bir cevap beklediğini belli edercesine Kagemure'ye bakıyordu.
"Hey, ortak! Neden bana sormuyorsun? Mure'den daha çok şey bildiğime eminim. Sonuçta Mure, Drago'nun pençesinden yapılma idi, ben ise beynine en yakın yerlerden biri olan ağzında ki dişlerden yapılmayım. "
Leo, duyduğu ses ile birlikte adımlarını keserkek etrafına bakınsa da hiçbir varlığı görememesi ile gardını alarak beklemeye başladı.
"Buradayım kör belinin sağın da!"
Leo, sesi tekrar duyması ile birlikte bakışlarını sesin geldiği yöne çevirdiğin de belinde asılı duran Kageteeth ile birlikte şaşkınlıktan gözlerini fal taşı edası ile açmıştı.
Hızla belinde ki hançeri sağ eline alan Leo, sol elinde ki tırpanı sert bir şekilde toprağa saplayarak tırpanın dik durmasını sağladıktan sonra olduğu yerde lotus pozisyonuna geçerek hançere bakmaya başladı .
"Ne o çok mu yakışıklıyım, bakakaldın? RARARARRRARARA! "
Leo, duyduğu kahkaha ile birlikte başını iki yana sallayarak sırtını toprağa sapladığı tırpana yasladı.
"Demek sensin Kageteeth! "
"Teeth desen yeter ortak. Kage, bize Karanlıktan gelme yani Kage 'Karanlık' anlamına geliyor. Esas isimlerimiz ikinci kelimeler, mesela Kagemure'nin adı Mure,benim adım da Teeth."
Leo, Teeth'in açıklayıcı konuşmasının sona ermesi ile birlikte başını onaylar manada salladıktan sonra derin bir nefes alarak Teeth'i havaya kaldırarak yüzünün hizasına getirmişti.
"Teeth, ormanda ki canlılara ne oldu bir bilgin var mı?"
"Şu an tüm kuşlar ve ceylanlar gibi zararlı olmayıp doğaya resmen görsel bir şölen sunan canlıların hepsi ormanın en derininde ki gölde, onun yanında diğer saldırgan canlılar ise onun etrafında bir çember misali onu daire içine aldılar.
Chernyye için endişelenmene gerek yok. Hiçbir yaratık ona saldıramaz, hatta bırak saldırmayı onun on metre yakınına bile gelemez.
Gelirlerse en şanslı halleri ile bile karanlık tarafından acı bir biçim de yok edilecekleri kesin. Ace'in gücü Chernyye'nin yanında bir dağ ile tepe kadar farklı şuan, aslında Chernyye üçündü General'imiz.
Ace ise dördündü generalimiz, en güçlümüz ise karanlığın bizzat kendi olan Kara Kral Nemesis iken Nemesis'den sonra ki en güçlü kişimiz; Kara Vezir olarak bilinir. Şuan nedendir bilinmez sana adını söylememizi istememekte.
Ancak Kara Vezir hakkında şunları söyleyebilirim Ace, Kara Kral tarafından yaratılırken Chernyye Kara Kral'ın en büyük kardeşlerinin çocuğu dolayısı ile Kara Kral ile akrabalığı mevcut.
O yüzden Ace'den daha güçlü olsa da Kara Vezir, o Kara Kral tarafından yaratılmamıştı. O sıradan basit bir insandı. Leo, tıpkı senin gibi.
Kara Vezir zamanla güçlendi, kendi dünyasında en güçlü olsa da bu ona yetmedi. Kibri ve gücü gözünü kör edip diğer dünyalara seyahat etmesine sebep oldu.
Ancak bunun için yapabileceği tek bir şey vardı: Bir dünyadan diğerine ilk defa atlamak için çeşitli yöntemler vardır.
O ise en pişman olunacak yöntemi seçti: Dünyasını, Büyük yedinin ailelerine hediye etti ve onların emri altına girerek dünyaları seyahat etmeye başladı.
Uzun süre sonra Büyük Yedi'nin ailesi ve Kara Kral arasında başlayan mutlak savaş sonrası Kara Kral'ın gücünü görmesi ile birlikte yapmaması gereken bir şeyi yaptı.
Kara Kral'a meydan okudu, gücü ve kibri kendini o kadar kör etmişti ki asırlar boyu hizmet ettiği kişileri dakikalar içerisinde öldüren kişiye meydan okudu.
Savaşın sonucu daha başlamadan belli idi; Kara Kral onu çeşitli şekiller de sürekli sürekli sürekli öldürdü.
Ancak Kara Vezir'in de duracağı yoktu. Her yenilgisinde yüzünde ki sırıtışını daha da büyüterek sürekli olarak ayağa kalktı ve Kara Kral'a tekrar tekrar meydan okudu.
En sonunda Kara Kral onun bu azminden etkilenerek onu karanlığa boğdu ve onu karanlığa kattı.
Artık o adam yoktu, onun yerine Karanlığa hükmeden biri vardı: Kara vezir, Kara Kral'ın yanında dünyalara korku salmak için ortaya çıktı.
Kara Kral, ne kadar onu karanlık ile kaplayarak onun en küçük duygu parçalarına da karanlığı asılasa da Kara vezir hiç kimseye boyun eğmedi.
Kara Kral'ın devri olan Karanlık Devir'de bir çok güçlü savaşçı Kara Vezir'e meydan okumuştu kimileri Kara Kral ile daha samimi olsa da Kara Vezir, kendine laf söyleyen kimseye acımadan herkesi katletti.
Tüm bu durumları Kara Kral'a söyleselerde Kara Kral'ın söylediği tek şey suymuş; 'O sadece güçlü olana saygı duyar. Eğer güçsüzseniz ölmeye mahkumsunuzdur. '
Kara Kral'ın söylediği ile birlikte Kara Vezir'e meydan okuyanların sayısı her geçen gün azaldı. Bir vakit sonra bu meydan okumalar tamamen kesildi.
Kara Vezir'de savaşaçak kimsesinin olmaması sebebiyeti ile Kara Kral'ın yanından ayrıldı ve dünyaları gezmeye çıktı.
Asırlar boyu Kara Vezir'den kimse haber alamadı, kimse onun yerine dahil en ufak bilgiye sahip olamadı.
Kara Vezir, sanki yoktan var olduğu gibi yok olmuştu. Karanlık Devir'i bitiren savaş patlak verdikten sonra mutlak savaşın sonucunda Kara Vezir'in ortaya çıkmaması ile birlikte herkes onun da yok edildiğini veya bir yere mühürlendiğini söyledi.
Ancak geçen gün Ace'in dedikleri ve o gökyüzünde ki şeytani yüz... o Kara Vezir'in ta kendisi idi.
Kara Vezir döndüğüne ve Chernyye bizim tarafımız da olduğuna göre kimse karşımızda duracak bir güce sahip değil. "
Teeth'in konuşmasının bitimi ile birlikte kaynağı Teeth'den olan bir enerji dalgası alana yayıldığın da Leo'nun da yüzünde istemsiz bir sırıtış oluşmuştu.
"Kara Kral, Kara Vezir veya başka birşey, kim oldukları umrumda olmasa da şu bir gerçek; bu... eğlenceli olacak."
Leo gözlerini kapatarak derin nefesler alırken sakinleşerek enerjisini gizlemeye başlamıştı. Birkaç saniye sonra aldığı derin nefeslere rağmen gözlerini öfke ile açan Leo, başını hızla iki yana sallayarak kendine gelmeye çalışsa da bu hiç bir işe yaramamıştı.
Sırt üstü kendini yere atan Leo, engin gökyüzüne bakarak huzur dolu mavi gökte hayallere dalarken gözlerini kapatarak sakinleşmeye başlamıştı.
Saniyeler sonra Leo, tekrar gözlerini açtığın da sağ elini cübbesinin iç cebine atmıştı.
Anlık olarak aklına gelen bilgi birintisi ile yüzüne istemsiz bir sırıtış yerleştiren Leo, cübbesinin içinde ki tahta kutuyu fark etmesi ile sırıtışını bir tebessüme çevirmişti.
Leo, yüzüne yerleştirdiği tebessüm ile birlikte elinde ki tahta kutuyu açarak içinde ki onlarca silindir çubuktan birini eline aldıktan sonra kutuyu tekrar cübbesinin iç cebine koymuştu.
Leo, elinde ki silindiri dudaklarını yerleştirdikten sonra sağ elinin işaret parmağını ağzında ki çubuğun diğer ucuna değdirerek çubuğun diğer ucunu ufak alevlere boğmuştu.
Leo, çubuğun ucunun yanması ile birlikte parmağını savurarak elinde ki ufak ateşi söndürdükten sonra ağzında ki çubuktan derin bir nefes almıştı.
Ateşin sönmesinin ardından Leo, aldığı nefesin peşi sıra sağ elini çubuğun ağzına yakın bir yerinden tutarak çubuğu dudaklarından ayırdıktan sonra derin bir nefes verdiğin de ağzından beyaz dumanlar yükselmişti.
Leo, ağzından çıkan dumanlar ile birlikte yüzüne bir tebessüm yerleştirdikten sonra hızla ayağa kalkarak çubuğu tekrar dudakları arasına yerleştirdi.
Elinde ki silindir çubuğu tekrar dudakları arasına yerleştiren Leo, sol elini Kagemure'nin tutma yerine atarak Kagemure'yi birkaç defa çevirdikten sonra beline asarak boşta kalan sağ eli ile de Kageteeth'i çevirerek kınından çıkarmıştı.
Leo, yüzüne yerleşen tebessüm ile birlikte ağzında ki sigarasını sol eline aldıktan sonra sigaradan aldığı nefesi tekrar vermişti.
"Aşağılık Ban'ın vücudunda bir delikde ben açacağım. "
"Ban vücudunu yenileye biliyor Leo, bunu biliyorsun. "
"Leo mu? "
Leo'nun sorusu ile birlikte ortam da kısa süreli bir sessizlik hüküm sürmüştü. Leo, yüzünde büyüyen tebessümü ile birlikte delirmişcesine kahkahalar atmaya başladı.
"KRARARARARA KRARARARARA KRARARARARA! Hatırlıyorum Teeth... Leo Alien, adımın bu olduğunu söylemiştim değil mi? Ancak benim adım Lio L. Nos Dünyalar Fatihi olacak kişi. "
Lio, elinde ki sigarasını kırarak yere attıktan sonra çiğnererek sigarasını söndürdükten sonra gökyüzüne bakarak kahkahalar ile gülmeye devam etti.
"Hatırlıyorum, amacımı, yapmam gerekenleri, yapacaklarımı hatırlıyorum. Her şeyi hatırlıyorum. Olivia... hayatım... seni biraz daha bekleteceğim, beni affet. "
[DN: Oh bee! Sonunda Olivia'mdan bahsettin... 😍😍Gelmesi yakındır o zaman cadının 😂😂]
Lio, sol gözünden düşen bir damla göz yaşını elinin tersi ile sildikten sonra elinde ki hançeri tekrar kınına sokarak ağır adımlar ile ormanın içine doğru ilerlemeye devam etti.
***
Yeşil çimenlerin üzerine uzanan yeşil saçlı kız, gözleri hafif açık bir şekilde etrafını dikkatle izliyordu.
Uzun süredir hapis olduğu o saraydan kurtulmanın verdiği mutluluk ile etrafına dikkat kesilen kız, doğanın güzelliği olan kuşların şarkılarına kulak kabartmış bir şekilde yüzünde ki sırıtış ile mavi gözlerini yerde ki çimlerin üstünde gezdiriyordu.
"Demek buradasın. "
Etrafta duyulan ses ile birlikte yeşil saçlı kız, mavi gözlerini kırpıştırarak yavaşça ayağa kalkmaya başladı.
Ayağa kalkan yeşil saçlı kız, etrafı dikkatle incelerken çalılardan ağır adımlar ile çıkan siyah saçlı kırmızı gözlü çocuğa bakışlarını sabitleyen yeşil saçlı kız, yüzünde ki huzur veren gülümseme ile çocuğa bakmaya başladı.
"Seninle tanışmak güzel Lio L. Nos... Benim adım Karanlığın prensesi Chernyye, tanıştığımıza sevindim. "
Chernyye, hafifçe eğilerek Lio'ya selam verdikten sonra dikleşerek Lio'yu izlemeye başladığın da Lio, etrafı dikkatle izlemeye başlamıştı bile.
"Öncelikle adımı bilmen güzel, senin kim olduğunu bilmesem de Ban bana sana karşı dikkatli olmamı söyledi. Seni kızdırmak başıma iş açarmış falan filan.
İnan bana bu umurum da bile değil, ancak seninle savaşmak işlerimi uzatmak anlamına gelir. Hedefim çok basit; uygun bir bedene karımın ruhunu yerleştirmek ve bu dünyayı demir yumruğum ile yönetmek.
Bu iki hedefi de oldukça hızlı bir şekilde başarmak istiyorum, o yüzden bana engel olacak kimseyi istemiyorum.
Seninle samimi bir şekilde konuşmam sandığından uzun sürecek. Çünkü ben sadece dostlarım ile samimi konuşurum.
Onun dışında rol yaptığım vakitler kimse ile konuşmama kararı vermem rolüm neyi icab ettirir ise onu yaparım.
O yüzden bana bir süre Leo diyeceksin. Her kimsin tam olarak bilmesem de işlerimin aksamaması ve kimsenin fark etmemesi için seninle samimi konuşacağım.
Senin bana yardımcı olacağını her biri söylese de nasıl olacak bilmiyorum, doğrusu önemsemiyorum da ama eğer bana yardımcı olacaksan işime yararsın.
Bu sebeple Flan ile konuşup seni ve Ryu'yu da okula aldırmak için bir şeyler ayarlattıracağım , o yüzden acele et. "
Lio, konuşmasını bitirdikten sonra arkasını dönerek geldiği yoldan ağır adımlar ile ilerlerken, Chernyye, şaşkın bir şekilde Lio'nun arkasından bir süre bakakalmıştı.
"Acele et! "
Lio'nun sesi ile birlikte Chernyye adeta kendine gelmiş gibi hızla Lio'nun arkasına takılarak ilerlemeye başlamıştı.
[YN: Arkadaş artık nasıl bir el alışkanlığı ise Lio'yu iki de bir Leo yazıyorum :D]
***
Ormandan çıkan iki kişi ağır adımlar ile karşılarında ki tepede ki barakaya ilerliyordu. Orman dışarıya attıkları her bir adım da orman da yaşayan her canlı kendi yerlerine adım adım döndüğünü belli edercesine enerjilerini yayıyorlardı.
"Geri dönmeleri güzel. "
Lio'nun konuşması ile birlikte Chernyye, bakışlarını yerden ayırarak Lio'nun sırtına bakarak Lio'nun peşinde ilerlemeye devam ederken Lio, omzunun üstünden Chernyye'e bakıyordu.
"Herkes kendi habitatında olduğu müddetçe evren büyük bir huzura sahiptir. Sen geldiğin vakit ormanda ki tüm canlılar korkarak bölgelerinden uzaklaştı ve orman tamamen sessizleşti.
Şimdi ayrıldığımız için canlılar tekrar yaşam alanlarına dönüyorlar, orman kendi doğasına geri dönüyor, huzur tekrar sağlanıyor, oldukça güzel bir görüntü değil mi? "
Lio'nun sorusu ile birlikte Chernyye yüzünde ki şaşkınlığını bağıran ifade ile birlikte başını onaylar manada sallayarak Lio'nun peşi sıra ilerlerken Lio da bakışlarını önünde ki barakaya çevirmişti.
"İşte geldik. "
Lio, konuştuktan sonra önünde ki yıkılmak üzere olan barakanın girişine doğru ilerlemeye başladı.
"Baaaaaan! Sana bir hediyem var!"
Lio, adeta ses tellerini yırtarcasına bağırdığı vakit, kapıyı tekmeleyerek açtığın da bir anda üzerine kelimenin tam anlamı ile uçarak gelen kırmızı cübbeli kişi ile şaşkınlıktan gözlerini fal taşı gibi açmıştı.
Lio bir anda üzerine uçan Ban ile birlikte tepe taklak geriye yuvarlanırken Chernyye, Lio'nun yuvarlanmadan önce durduğu yerin iki adım solundan ikiliyi dikkatle izlerken, Lio üzerine düşen Ban'ı hızla kenara iterek ayağa kalkmıştı.
"Gene ne yaptın lan! "
Lio'nun öfkesini belli eden sesi ile birlikte Ban, hızla ayağa kalkarak gözlerini kıstıktan sonra dikkatle Lio'yu izlemeye başladı.
"Ne var, ne bakıyorsun? "
Lio'nun sorusu ile birlikte Ban yüzünü Lio'ya daha da yaklaştırarak gözlerini daha da kısmıştı.
"Hatırlıyor musun kaptan? "
Ban'ın sorusu ile birlikte Lio, Ban ile arasına mesafe koymak için geri çekilmişti.
"Saçmalama..."
Lio, gözlerini kapattıktan sonra derin nefesler alarak kendini sakinleştirmeye çalışırken ayağa kalkarak derin nefesler almaya devam ederken:
"TABİ Kİ HER ŞEYİ HATIRLADIM! "
Lio bir anda kükreyerek Ban'ın burnuna attığı yumruk ile birlikte Ban'ı tekrar barakanın için gönderdiği vakit, neredeyse yıkık olan barakanın duvarında da büyük bir delik açılmıştı.
[DN: Hihihi! Ban severler Lio'yu saydırıyor, Lio severler Ban'a saydırıyor. 😂😂😂]
Lio, derin nefesler alarak yıkılan duvarın ortaya çıkardığı çöküntülere dikkat kesilirken cübbesinin cebinden çıkardığı kutudan, bir sigara çıkararak sigarayı dudakları arasına yerleştirdikten sonra sağ elinin işaret parmağını alevlendirerek sigaranın ucunu yakarak derin bir nefes almıştı.
Lio, sağ elinde ki ateşi söndürdükten sonra sol eli ile dudaklarında ki sigarayı alarak çektiği nefesi yavaşça üfledikten sonra çöküntülere bakmaya başladı.
"Oradan çık ve acele et. Flan birazdan gelir, o gelmeden önce Chernyye'yi ve Ryu'yu hazırlamamız lazım.
Ne kadar hızlı olursak bize de o kadar eğlence çıkar. "
Lio, yüzünde oluşan sırıtış ile birlikte sigarasından derin bir nefes aldıktan sonra ağır adımlar ile barakanın içine girdiği vakit, gördüğü görüntü ile bir kaç saniye boyunca kıpırdamadan olduğu yerde beklemeye başladı.
[DN: Wtf! Ne var? Ne gördüü?!]
[YN: Bilmem :3 :)]